Zehirli bir maddenin varlığını keşfedip onu analizden geçiren bir bilim insanının, bir sonraki aşamada bunun panzehirini geliştirmeye çalışmasına aşinayızdır; bilim dünyasında işler böyle yürür çünkü. Ama ürkütücü ve rahatsız edici bir gelecek öngören “distopya”sını kaleme almış bir yazarın, aradan belli bir süre geçtikten sonra bunun karşı kutbunu oluşturacak bir “ütopya” oluşturması pek de sık rastlanan bir durum değildir. Dünyanın ve insanlığın geleceğiyle ilgili karamsar öngörüleri besleyen bir zihinden, bir süre sonra bütünüyle farklı bir bakışla oluşturulmuş naif ve yumuşak bir model geliştirmesini beklemeyiz. Edebiyat dünyasında böylesi istisnai örneklerden söz edeceksek de, ilk ağızda Aldous Huxley’nin adını sayarız elbette. Kendi oluşturduğu “Cesur Yeni Dünya”sının tedirgin edici mekanikliğine bütünüyle farklı bir dokuya sahip “Ada” ile yanıt veren bu sıradışı yazar, ütopya ile distopyanın aynı zihinde buluşabilmesinin alışılmadık örneklerinden biridir.
07 Aralık 2015
Yeni Dünya ve panzehiri
Zehirli bir maddenin varlığını keşfedip onu analizden geçiren bir bilim insanının, bir sonraki aşamada bunun panzehirini geliştirmeye çalışmasına aşinayızdır; bilim dünyasında işler böyle yürür çünkü. Ama ürkütücü ve rahatsız edici bir gelecek öngören “distopya”sını kaleme almış bir yazarın, aradan belli bir süre geçtikten sonra bunun karşı kutbunu oluşturacak bir “ütopya” oluşturması pek de sık rastlanan bir durum değildir. Dünyanın ve insanlığın geleceğiyle ilgili karamsar öngörüleri besleyen bir zihinden, bir süre sonra bütünüyle farklı bir bakışla oluşturulmuş naif ve yumuşak bir model geliştirmesini beklemeyiz. Edebiyat dünyasında böylesi istisnai örneklerden söz edeceksek de, ilk ağızda Aldous Huxley’nin adını sayarız elbette. Kendi oluşturduğu “Cesur Yeni Dünya”sının tedirgin edici mekanikliğine bütünüyle farklı bir dokuya sahip “Ada” ile yanıt veren bu sıradışı yazar, ütopya ile distopyanın aynı zihinde buluşabilmesinin alışılmadık örneklerinden biridir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)