Bir yerden bir yere giderken hiçbir zaman kaybı yaşamamak, insanlığın en eski düşlerinden biri. Eğer yolculuk sürecinin kendisinden keyif alma durumu söz konusu değilse, çoğumuz ulaşımın vereceği yorgunluk ve zaman kaybını ortadan kaldırmanın düşlerini kurarız. Gözümü kapatsam, sonra açsam ve gideceğim yere ulaşmış olsam! Böylesi bir fantastik olanağın yaşam kalitelerimize yapacağı katkıyı düşünmek bile hoş geliyor insana.
Bu nedenle aşağı yukarı 1950'lerden beri "teleport" (ya da bizim
dilimize girdiği biçimiyle "ışınlanma") kavramı, bilimkurgu
literatürünün en gözde malzemelerinden biri. Bir istasyonda bu iş için ayrılmış
platformun üzerine çıkıyorsunuz ve sistemin çalıştırılmasıyla birlikte birkaç
saniye içinde çok uzak bir başka istasyondaki benzeri bir platformun üzerinde
beliriyorsunuz! Türkiye'de bu kavrama Uzay Yolu (Star Trek) dizisindeki
sahneler ve Kaptan Kirk'ün "Işınla bizi Scottie" repliğiyle aşina
olduk, hepimizin de çok hoşuna gitti.