27 Ağustos 2024

Kripto ve DeFi: Geleceğin ayak sesleri


Son on yılda giderek daha sık sözü edilen ve gündemde yavaş yavaş da olsa ağırlığını hissettirmeye başlayan kripto paralar, aslında yakın gelecekte mevcut finansal sistemlerin işleyişini ciddi biçimde sarsacak alışılmadık bir devrimin sessiz askerleri. Bugün kripto paralardan söz edildiğinde insanlar büyük çoğunlukla “spekülatif niteliği” nedeniyle kısa sürede büyük zenginlik getirebilecek bir yatırım aracını anlıyorlar. (Genellikle de bunun tersi gerçekleşip kısa sürede ciddi paralar kaybedince, bu sistemin “soygunculuk” olduğunu haykırmaya başlıyorlar.) Oysa kripto paralar, alım satım işlemleri, spekülasyonlar, anlık gelgitlerle kazanılan (ya da kaybedilen) paraların çok ötesinde, bambaşka bir anlama ve işleve sahip. Bu yazıda biraz bunlara değinmeye çalışacağım.

“Kripto”, yani şifrelenmiş paralar, geleneksel itibari para birimleri gibi bir merkezi otoriteye ve onun belirlediği emisyon/değer sistemine bağlı değildir. Bunun tam aksine, blockchain adı verilen dijital kayıt defterleri üzerinde var olur ve bu nedenle merkeziyetsiz finans (DeFi) adı verilen bambaşka bir sistem içinde işler; daha doğru bir deyişle, böyle bir merkeziyetsiz finans sisteminin oluşmasını ve genişlemesini amaçlar. Blockchain, basitçe değişmez bir kayıt defteri olarak tanımlanabilir. Bu defter, bloklar adı verilen birbirine bağlı parçalardan oluşur. Her blok, bir dizi işlem içerir ve önceki bloğa kriptografik olarak bağlanır. Bu sayede, verilerin değiştirilmesi veya silinmesi neredeyse imkansız hale gelir. Yani daha güvenli, daha hızlı ve daha az maliyetli bir para transfer sistemi sağladığı gibi, merkezi yapıların küresel düzeydeki egemenliğine, denetimine ve kural koyuculuğuna meydan okuyan bir sistemden bahsediyoruz.


Hemen belirtmek gerek: Kripto paralar blockchain üzerinde var olan dijital varlıklardır ama blockchain’in tek işlevi bu dijital değerlere taşıyıcılık yapması değildir. Bu yapı, hızı, güvenliği ve kullanım pratikliği sayesinde birçok alanda devrim yaratacak bir potansiyele sahiptir:

  • Akıllı sözleşmeler: Otomatik olarak yürürlüğe giren ve şartları yerine getirildiğinde kendini uygulayan dijital sözleşmeler.
  • Tedarik zinciri yönetimi: Ürünlerin kaynağından tüketiciye kadar olan yolculuğunun şeffaf bir şekilde izlenmesi.
  • Dijital kimlik sistemleri: Kişisel bilgilerin güvenli bir şekilde saklanması ve paylaşılması.
  • Enerji ticareti ve akıllı şebekeler gibi alanlarda kullanılabilirliği
  • Gayrimenkul işlemleri, daha güvenli ve şeffaf hale getirebilme potansiyeli.

Bunlar yalnızca ilk elde sayılabilecek olan etkili kullanım alanları. Sistem gelişip yaygınlaştıkça ortaya çıkabilecek potansiyeli şu an tahmin bile edemiyoruz. Ancak tüm bu pozitif görünümlü niteliklerine karşın, devletler ve geleneksel finans yapıları, kripto paralardan duydukları rahatsızlık nedeniyle blockchain teknolojisine ve onun aracılığıyla gelebilecek yeniliklere şiddetli bir direnç gösteriyorlar. Peki neden?


Bunun yanıtını tahmin etmek hiç zor değil. Güçlerinin önemli bir bölümünü finans sistemlerini ve değişim/transfer işlemlerini kontrolleri altında tutmaktan alan geleneksel yapılar, bu gücü kaybetmek istemiyorlar. Düşünün; maddi değer akışı ve değişim işlemlerinin, dünyanın her tarafına dağılmış milyonlarca bilgisayar üzerinde yürümesi, yani bireylerden oluşan büyük bir kolektif yapı tarafından işletilmesi durumunda, mesela bankalara gerek kalır mı? (Hele maliyetler çok çok düşükken!) Likit değeri ve kullanılabilirliği küresel olarak yaygınlaşmış dijital paralar çoğunluk tarafından tercih edilirse, devletlerin hükümranlık alanındaki resmi itibari para birimleri giderek gözden düşmez mi? Para transferleri ve alım-satım işlemleri üzerinden milyarlarca dolar kazanan aracı kuruluşlar, bir anda köşeye sıkışmaz mı? İşte bu nedenlerle bütün bu geleneksel finansal yapılar, kripto paraların yaygınlaşmasının önünü kesmeye ya da en kötü ihtimalle sıkı düzenlemelerle zapturapt altına almaya çalışıyorlar.

Yalnızca basit bir örnek: Geleneksel bankacılık sistemlerinde, kredi almak için genellikle iyi bir kredi geçmişine ve belirli bir gelire sahip olmak gerekir. Ancak DeFi platformları, bu tür sınırlamaları ortadan kaldırarak, daha geniş bir kullanıcı kitlesine hizmet etme potansiyeline sahip. Örneğin, 2023 yılı itibarıyla DeFi platformlarında kilitli toplam değer (TVL) 50 milyar doları aşmış durumda ve bu rakam, DeFi'nin ne kadar hızlı büyüdüğünü ve finansal hizmetlerin ne kadar demokratikleştiğini gösteriyor. Bu gelişmenin aşamalarını dikkatle izleyen görece daha “uyanık” bazı geleneksel finans kuruluşları, büyük değişimin kaçınılmazlığını görüyor ve şimdiden yeni sisteme uyum sağlamanın yollarını araştırıyor.


Yani mesele “Abi Bitcoin’in hali n’olacak, Ethereum alayım mı, parayı Pepe’ye yatırsam zengin olur muyum?” geyiklerinin bir hayli ötesinde. Şu an için insanları en çok ilgilendiren ve heyecanlandıran, düşük fiyatlı bir altcoin‘i bol miktarda portföyüne eklemek ve bir yıla kalmadan zengin olmak. Ben bir yatırım uzmanı değilim ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Böyle hayalleriniz varsa, ayaklarınızı yere basmaya çalışın, çünkü bu bir hayli düşük bir ihtimal. Sağlam ve arkasında güçlü ekosistemler, parlak projeler bulunan kripto paralara yatırım yaparak orta ve uzun vadede “hiç fena değil” denebilecek bir getiri elde edebilirsiniz. Ama zengin olmayı çok düşünmeyin derim; volatilitesi bu kadar yüksek bir piyasada elinizdekini de kaybedebilirsiniz. Kripto paralar henüz emekleme devrinde ve bu nedenle istikrar sorunu epey büyük. Ama gelişmelere göre yakın gelecekte bu görünüm değişebilir. Her zaman söylendiği gibi: “Yatırım tavsiyesi değildir, riskleri bilin, kendi araştırmanızı kendiniz yapın” diyerek bitireyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder