Antikçağda Kitap / Horst Blanck / Çev: Zehra Aksu Yılmazer /
ALFA
Bizim günlük konuşmalarda bazen kısaca "yazının ortaya
çıkışı" deyip geçtiğimiz büyük dönüşüm, belki de insan uygarlığının
izlediği seyirdeki en kritik kilometre taşını oluşturuyordu. Duygu ve
düşüncelerin ortak bir sesler sistemiyle iletilebilir hale gelmesini sağlayan
"dil", eğer bu uygarlık macerasında ilk büyük adımsa, o seslerin yine
ortak bir işaret sistemiyle kaydedilebilir hale gelmesi de ikinci büyük adımdı
elbette. O kadar keskin bir dönüm noktası oluşturdu ki insanlık tarihinde,
yazının keşfinden öncesine "tarih öncesi", yazının kullanımından
sonrasına da "tarih çağları" demeye başladık. Üstelik, çok da uzak
bir geçmişe ait değildi bu dönüm noktası; yazı olarak kabul edilebilecek ilk
sistemlerin ortaya çıkışı, günümüzden en fazla beşbin beş yüz yıl önceye
gidiyor. Yazının üzerine kaydedildiği malzemelerin "taşınabilir" hale
gelmesiyle birlikte "kitap" kavramının ortaya çıkışı, daha da yeni;
günümüzden yaklaşık üç bin yıl öncesi. Modern insana en yakın ortak atanın
günümüzden iki buçuk milyon yıl önce yaşadığını dikkate alırsak, bu çok da uzak
bir tarih değil. Basit bir
ölçeklendirmeye başvurarak şematik bir benzetme yapalım: Eğer sadece son bir
yıldır bu gezegende yaşıyorsak, yazıyı da birkaç dakika önce keşfetmişiz gibi
bir şey, yani.
Horst Blanck'ın "Antikçağda Kitap" adlı kitabı, işte bu son birkaç
dakikanın ilk saniyelerinde yaşanan gelişme ve değişimleri ele alan, keyifli ve
dikkate değer bir kültür tarihi araştırması. Yazının ortaya çıkışını ilk
aşamalarından itibaren incelemek gibi bir kaygısı yok; dolayısıyla Mısır
hiyeroglifleri ve Mezopotamya çiviyazısı ile ilgilenmeksizin, doğrudan doğruya
"alfabe"lerin ortaya çıkışını izleyen döneme, yani Yunan ve Roma dünyasına
eğiliyor. Bu, rasgele ya da "keyfi" bir tercih değil. Yazıyı
anıtlarda ve taşkabartmalarda değil, "taşınabilir aracılar üzerinde"
kullanmanın tarihine yoğunlaşmak istiyor Blanck; yani, esas olarak
"kitabın tarihi" ile ilgileniyor. Bu nedenle, bazı sınırlamalar
yapmayı yeğlemiş ve yalnızca Mısır ve Mezopotamya'yı değil, Veda'lar döneminin
Hindistan'ındaki ya da Çin uygarlığındaki yazınsal serüveni ve kitap tarihini
de bu incelemenin kapsamı dışında bırakmış.
Mezopotamya'da kil tabletler üzerine kaydedilen metinlerin sınırlı
çoğaltımıyla, etkileyici kütüphaneler oluşturulduğunu biliyoruz. Arkeologlar
son yüz elli yıl içinde bölgenin değişik yerlerinde yapılan kazılarda bu
tabletlerin on binlercesine ulaştılar. Benzeri biçimde, Eski Mısır'da yazının
kaydedildiği araç olarak kullanılan papirüs rulolarının derlendiği
kütüphanelerin bazıları da arkeolojik araştırmalarda kısmen de olsa ortaya
çıkarıldı. Ama bugün kullandığımız anlamda "kitap" kavramına en yakın
üretimler, kullanımı görece çok daha basit olan "kodeks"lerle
birlikte kültür hayatına dahil oldu. Yani, Roma dönemiyle birlikte. İşte
elimizdeki kitap da, tablet ve rulolardan taşınabilir ve pratik kodekslere
geçişin tarihiyle birlikte, kitabın ve kütüphanelerin serüvenini ele alıyor.
Blanck'ın çalışması, aşağı yukarı beş yüzyıllık bir zaman dilimi üzerine
yoğunlaşmış. Yazının uygulandığı fiziksel malzemenin kayda değer değişim
gösterdiği ve kitapların çoğaltılarak paylaşılmasını görece daha kolay kıldığı
bir dönem bu. Kil tabletler ve taş blokların yerini papirüs ve ince ahşap
plakaların aldığı, deri ve parşömen kullanımının ortaya çıkmaya başladığı, yazı
maddelerinin daha kolay üretilebilir hale geldiği bir ortamda, kültürel hayatın
nasıl etkilendiğinin de hikâyesi anlatılıyor. Kitapların yalnızca yazmanlar tarafından
kopyalanarak çoğaltılabildiği koşullarda, bugün "telif hakları"
anlamında kullandığımız "kopyalama hakları"nın (copyright) ne anlama
geldiğini düşünmeye başlıyorsunuz ister istemez. Sabırla ve titizlikle
çoğaltılan kitapların oluşturduğu büyük kütüphaneleri ya da bunların sınırlı
bir bölümünün özel müşterilere sunulduğu "kitapçı"ları gözünüzün
önüne getirmeye çalışıyorsunuz. İçeriğinden tümüyle bağımsız olarak, bir format
ve "taşıyıcı" olarak kitaba bir kez daha derin bir saygı duyuyor,
antikçağ okur ve yazarlarının kitapla ilgili heyecanlarını paylaşıyorsunuz.
"Antikçağda Kitap", alfabe ve yazı sistemlerine (Yunan ve Latin)
genel bir bakışla başlıyor; organik ve anorganik yazı materyallerinin kullanımı
ve gelişimiyle devam ediyor; rulo ve kodeks gibi temel kitap formlarının
gelişim serüvenlerini anlatıyor; kitap dağıtımı ve kitapçılık faaliyetlerinin
eski Roma'daki evrelerini anlatıyor ve kütüphanecilik sistemlerinin ortaya
çıkışını kısaca inceleyerek, noktayı koyuyor. Kolay okunan, iyi kurgulanmış,
keyifli bir konuyu ele alan, özenli bir çalışma.
Yüzlerce, hatta binlerce kitabı küçücük bir hacimde saklayarak kolaylıkla
taşımamızı ve okumamızı sağlayan elektronik kitap okuyucularını çantalarımızda
dolaştırdığımız bir çağda, ilk kitapçıların ve ilk okurların coşkularını,
heveslerini anlamaya çalışmak ve kitap üretiminin son birkaç bin yılda geçtiği
zorlu yolun izlerini sürmek, değişik duygular oluşturuyor insanda. Bugün bize
teknik olarak basit ve sıradan bir "ürün" gibi gelen kitabın, matbaanın icadından yüzlerce yıl
önceki atalarımız için nasıl özel ve nasıl titiz bir çaba gerektiren üretim
süreciyle ortaya çıkarıldığını ve nasıl önemsendiğini görmek, gerçekten oldukça
etkileyici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder