Yazılması aralıklarla yaklaşık beş yıl sürdü Tavuskuşu Güncesi'nin; yayımlanması da aşağı yukarı iki yılı bulan bir bekleyişin ardından gerçekleşiyor. (Ben bu son evreye, "demlenme süreci" demeyi seçiyorum.) Kitabın okurla buluşmaya hazırlandığı şu günlerde, arka planda yaşananları ve avukat Metin'in sıradışı serüvenine giden süreci kısaca özetlemek istedim. Muhtemelen, daha sonra buna pek vaktim olmayacak.
Romanın ana fikri, 2012'nin sonlarına doğru kafamda biçimlenmeye başladı:
İstanbul'da, kimsenin beklemediği ölçüde büyük bir "Occupy / İşgal
Et" eylemi gerçekleştirilmiş ve resmi otorite tarafından sertlikle
ezilmişti. Sürecin her aşamasında ön planda yer alan aktivist bir avukat
müdahaleler sırasında ağır bir fiziksel travma geçirmiş ve yaşananlar hem
psikolojik dengesini alt üst etmiş, hem de hayatının radikal biçimde
değişmesine neden olmuştu. Roman, avukat Metin Güven'in, annesinin ısrarıyla,
Ege'deki bir kıyı kasabasında bulunan ailesine ait eski bir evde gönüllü bir
inzivaya çekilmesi ve ruhundaki yaralara şifa aramasıyla başlayacaktı.
Romanı 2013'ün ilk günlerinde yazmaya başladım. Ancak daha ilk bölüm üzerinde
çalışıyordum ki, hiç beklenmedik bir şey oldu ve benim kurguladığım
"hayali" direnişten çok daha büyüğü ve etkilisi, Gezi Parkı'nda
yaşandı. Yazmayı bıraktım. Hayatın içinde çok daha gerçeği varken, varsayımsal,
kurgu bir eylem üzerinden yürümenin anlamı var mıydı? Belki söz konusu direniş
romanın yalnızca çıkış noktasında yer alıyordu ve hikâye bundan çok daha ötelerde,
farklı ve bir bakıma "fantastik" bir çerçevede yürüyordu ama o çıkış
noktası son derece önemliydi.
O zamanki yayıncımla bu konuyu görüştüm ve yazmakta olduğum romanı bütünüyle
elden geçirmek ve var olan duruma göre değiştirmek istediğimden söz ettim. Ama
bu süreç içinde, baş karakterimin de içinde yer aldığı bir grup insanın Gezi
sürecinde yaşadıklarını anlatan bir "novella" ile hem Tavuskuşu
Güncesi için bir prolog/girizgâh hazırlamak, hem de henüz anılarımız tazeyken
Gezi'yle ilgili kurgusal bir anlatıyla tarihe not düşmek istediğimi ekledim. Bu
fikir üzerinde mutabık kaldık ve 2013 Eylül'ünde "Diren Aklım"
yayımlandı. Bu novellada avukat Metin, akademisyen Emre, editör ve edebiyatçı
Murat ve yatırım danışmanı Serkan'ın ağzından, Gezi'nin kısa bir panoramasını
çıkardım.
Aradan 7 yıl geçtikten sonra o "asıl roman", yani Tavuskuşu Güncesi
ancak yazılıp/demlenip yayımlanmaya hazır hale geldi. Hemen belirteyim ki, bu
roman "Diren Aklım"ın bir devamı falan değil; yukarıda da özetlemeye
çalıştığım üzere, ondan tümüyle bağımsız bir hikâye üzerine kurulu. Tek
bağlantı, "Diren Aklım"ı okuyanların, Metin Güven'i kısmen tanıyor
olmaları.
Tavuskuşu Güncesi'nin hikâyesi ve romanla ilgili, benim için çok önemli olan
anı ve duygusal kesitleri başka blog yazılarına bırakıyorum şimdilik. (Bu
arada, romanla ilgili hazırladığım ilk video teaser'ı izlemediyseniz, buraya tıklayabilirsiniz.)
Tavuskuşu Güncesi'ni sabırsızlıkla bekliyorum..
YanıtlaSil