Ezra Pound / Alec Marsh / Çev: Şahika Tokel / YKY
Bazı şairler ve yazarlar hakkında, eğer üzerinde herkesin
anlaşmaya vardığı nitelemeler kolay kolay bulunamıyor ve değişik uçlarda gidip
gelen yargı ve değerlendirmeler birbirini izliyorsa, kısaca “tartışmalı”
etiketi kullanılır. Aslına bakacak olursanız, edebiyat dünyası bu tür
“tartışmalı figürlerle” doludur diyebiliriz, rahatlıkla. Ama içlerinden ilk
akla geleni saymasını istediğinizde birçok kişi muhtemelen Ezra Pound’un adını
telaffuz edecektir. “Modernist şiirin çerçevesini çizen şair” olarak anılan
Pound, hakkında “ama’sız cümle kurmanın” zor olduğu edebiyat simalarından
biridir çünkü.
Bir kere, “katıksız bir faşist” olarak tanınır ve belki de ondan nefret etmeyi seçenlerin birincil ve en haklı gerekçesi budur. Birinici Dünya Savaşı’nın onda yarattığı ruhsal örselenme sonrası İtalya’ya yerleşmiş ve 1920’li yıllardan itibaren Benito Mussolini’nin faşist idealleriyle kucaklaşmaya başlamıştır. Dahası, 1930’lardan itibaren de Almanya’daki Nazi hareketinin sempatizanlarından biri haline gelmiş ve Adolf Hitler’e desteğini ifşa etmekten çekinmemiştir. Britanya Faşist Birliği’nin kurucusu, İngiliz faşisti Oswald Mosley’nin çıkardığı yayınlarda yazı yazmış ve nihayet, İkinci Dünya Savaşı yıllarında İtalyan hükümeti hesabına gerçekleştirdiği radyo yayınlarında ABD’yi, Yahudileri kıyasıya eleştirmiş; bir başka deyişle Faşist İtalya’nın “sesi” olmuştur. Bu nedenledir ki, savaş bitiminde bir “hain” olarak yargılanması ve cezalandırılması gelmiştir gündeme.