26 Temmuz 2017

Amerikan Tanrıları'na "epilog" niyetine...


Neil Gaiman / Vadinin Hükümdarı / Çev: Zeynep Heyzen Ateş / İthaki

Neil Gaiman, yola ilk çıktığı andan itibaren tercihini “garip, ürpertici ve tekinsiz” hikâyelerden yana kullanan, tümüyle kendine özgü bir yazar. Bir tür “modern zamanlar mitolojisi”nin dağınık ve birbirinden bağımsız parçaları olarak adlandırılabilecek öykü ve romanları, yirmi birinci yüzyıl insanının yalnızlık ve tedirginliğine hitap etmeyi bilen, alternatif bir “spiritüel kulvar” oluşturuyor uzun zamandır.  Bilimkurgu, fantezi ya da gerilim gibi beylik kategoriler içine yerleştiremeyeceğimiz değişken ve çok yönlü anlatıcılığını, “inandırıcılık” gibi bir kaygı gütmeksizin “inanılmazı anlatarak” sürdürüyor. Dünyanın değişik ülkelerinden, farklı kültürlere ait milyonlarca okuru da onu bu özelliğiyle sevip benimsiyor zaten.  Stephen King, “Basitçe söylemek gerekirse Neil Gaiman, zengin bir hikâye evi,” diyor, “Ve ona sahip olduğumuz için şanslıyız.” Gerilim türünün ustalarından Clive Barker ise onun hikâyelerinin bir mutfak şefinin özenle hazırladığı düğün pastasına benzediğini söyleyip ekliyor: “Ama çok katmanlı ve her bir parçasında acıdan tatlıya birçok farklı lezzeti uyum içinde sunan bir pasta bu.”


Bugünlerde Gaiman, Avrupa ve Amerika’da,  İskandinav mitolojisini konu alan “Norse Mythology” adlı iddialı çalışmasıyla gündemde.  Bizdeyse, sansasyonel yapıtı “Amerikan Tanrıları”na eklemlenen “Vadinin Hükümdarı” adlı uzun öyküsü, geçtiğimix haftalarda bağımsız bir “novella” olarak yayımlandı. Aslında daha önce “Efsaneler” adlı bir derleme için kaleme alınmış ve sonrasında da Gaiman’ın “Fragile Things” adlı kitabının en sonuna eklemlenerek okuyucuyla buluşmuştu bu öykü. (Kitap Türkiye’de de “Kırılgan Şeyler” adıyla yayımlanmıştı.) Bu anlamda “yeni” bir ürün değil belki; ama Gaiman’ın kitaplarını ilgiyle takip edenler için, koleksiyona eklenecek değerli bir parça olarak görülebilir.

“Vadinin Hükümdarı” (orijinal adıyla “Monarch of the Glen”) , Gaiman’ın unutulmaz destanına iliştirilmiş bir tür “tadımlık ek” gibi. “Amerikan Tanrıları”nı keyifle okuyan ve o zengin mitolojik motifler içinde çıktığı modern gezintiden hoşnut kalanlar, Odin’in oğlu Baldur’un izdüşümü Gölge’yle yeniden karşılaşmanın heyecanını yaşayacaklar. Yoğun, oylumlu ve başdöndürücü bir serüvenin finalinde, Amerika’da puslar ardında bırakıp vedalaştıkları bu sıradışı figür, bu kez onları İskoçya kırsalında yeni ve hiç de “daha az tuhaf” olmayan bir serüvende bekliyor olacak.

Gölge, o soluk kesici mücadelelerin yaşandığı günlerin ardından Amerika’dan ayrılmış, Eski Dünya topraklarında yalnız bir gezgin olarak dolaşmaya başlamıştır. Avrupa’nın birçok yerini adımlayıp Akdeniz’e ve hatta oradan Kuzey Afrika’ya kadar uzandıktan sonra yolu ilkin kuzeye, İskandinavya dolaylarına, ardından da Britanya’ya ulaştırmıştır onu. Kıyıdaki küçük ve basit bir otelde amaçsız ve durağan konaklama sırasında, garip bir iş teklifi alır: Ücra bir yerdeki konakta zengin ve nüfuzlu insanlar için düzenlenecek görkemli bir hafta sonu partisinde, koruma görevlisi olacaktır. Gölge, kısa süre içinde bu iş teklifinin göründüğünden çok daha farklı ve elbette çok daha tehlikeli bir “görev” içerdiğini anlar. Ama bir kez kabul etmiştir teklifi artık; karşılaşacağı tehlikeler her neyse, onları göğüslemeyi göze almaktan başka çaresi yoktur.

On kitaptan oluşan görkemli bir çizgi roman serisi olarak adlandırabileceğimiz “Sandman” serisinin yoğun sembollere dayalı zengin kurgusunu oluşturan Gaiman, o günden bu yana kendine özgü hikâye anlatıcılığını, okurlarını bir kez bile düş kırıklığına uğratmaksızın sürdürdü. Hemen her yapıtında kadim kaynaklardan ve farklı kültürlerin mit ya da destanlarından günümüz okuruna hitap edebilecek sürükleyici serüvenler devşirmeyi başaran yazar, “Yıldız Tozu”, “Mezarlık Kitabı” ve “Yolun Sonundaki Okyanus” gibi  kitaplarıyla sadık bir hayran kitlesi oluşturmayı başardı ama bu süreçte en etkili adımlardan birinin “Amerikan Tanrıları” olduğunu söylemek mümkün.


Başta İskandinav mitolojisi olmak üzere kadim dünyanın inanç ve sembol sistemlerinden derlediği etkili motifleri alabildiğine ustaca kullanarak günümüz dünyasına taşıyan ve “eski tanrılar” ile yenileri arasındaki sert rekabetin kaçınılmaz sonuçları üzerine renkli ve akışkan bir serüveni okurla buluşturan “Amerikan Tanrıları”, bugünlerde iddialı bir televizyon dizisi olarak Gaiman hayranlarının karşısına çıkıyor. Diziyi izleyen ya da kitabı okuyan çoğu kişinin, Gölge’den yeniden haber almaktan mutlu olacağını söylemeye gerek yok. Yine o tuhaf, tekinsiz anlatım, yine mitolojik figürleri günümüze taşıyan bir serüven, ürpertici mekânlar, öngörülemez olayların tedirginliği ve  Gaiman büyüsü çıkacak karşınıza ,“Vadinin Hükümdarı”nı okurken. Dediğim gibi, “tadımlık” bir buluşma bu; aşağı yukarı bir saat içinde okunup bitirilen, seksen sayfalık bir novelladan söz ediyoruz. Ama her ne kadar “Amerikan Tanrıları”ndaki uzun soluklu gezintiye benzemese de, okura keyifli dakikalar vaat ettiği kesin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder